Adnan Demirturk
ADNAN DEMİRTÜRK (VİDEO 1)
Şuurun en güzelini gösterdi. Davasına olan bağlılığı ile her zaman ön plana çıktı.
Ne mutlu O'na! İnşallah Rabbimiz kendisine şehit muamelesi yapar..."
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN
Sadık bir dava adamı
Allah Resulü (S:A:V) şöyle buyuruyor: ‘Ölülerinizi hayırla yâd ediniz.’ Hayatının baharında Hakk’a yürüyen rahmetli Adnan Demirtürk, hayırla anılmaya fazlasıyla layık bir dava adamı idi.
Yalnız ölülerimiz mi ? Hayır!... Hayatta olan dost ve Müslüman kardeşlerimizin kadr ü kıymetini bilmek de bizim görevlerimiz arasında… Hatta, İslam kardeşliğinin pekişmesi için oldukça önem arz eden bir görev bu…
Gençliğin yetiştirilmesi başta olmak üzere, pek çok sosyal ve siyasi çalışmada görev alan Adnan Demirtürk, 06 Eylül 1977 de Millî Gençlik Vakfı Genel Başkanı seçilmişti. Çevresine güven ve cesaret vermiş, Türkiye olarak geçirdiğimiz o sıkıntılı günlerde onurlu bir duruş sergilemiş, güzel ve başarılı hizmetler ortaya koymuştu. Tek kelimeyle tam bir dava adamı idi… Sadakatli bir dava adamı… Dava adamının kolay yetişmediği biz zamanda, dava adamı olabilmek o kadar önemli ki… Adnan bey de bunun farkındaydı: ‘Kıymetli taşlar az olduğu için kıymetlidir. Kara taşlar çok olduğu için kıymetsizdir. Dava adamları azdır ve dava adamlığı en büyük vasıftır.’
İdeali yüksekti
Dava adamı, prensipleri ve yüksek idealleri olan insandır. İçinden çıktığı ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumluluklarını hisseden insan. Ufku ve ümidi çok yüksek bir insan… İşte Adnan Demirtürk bu özellikleri taşıyan bir dava adamı idi. Şu sözleri her şeyi anlatmaya yetmiyor mu ? :
‘En şerefli nimet, Allah’ın insana kendi rızası yolunda çalışmayı nasip etmesidir. Bu çalışma zor şartlarda gerçekleşiyorsa ecri kat kat fazladır. Alemlerin sahibi en zor dönemde, insanlara en zayıf şeylerle yardım etmiştir. Bir örümcek ağı ile peygamberimizi gizlediği gibi. Bugün de bu davaya zarar gelmesin diye güvercinler gelir, örümcekler gelir. Her kes kendi kulluğunu yapacak, hizmet aşkı ile çalışacak, teslim olacak ve muzaffer olacağız. Tılsımı bozmayın. Tılsım, şerefli bir kefenle Allah’ın huzuruna çıkmaya sevdalı olmaktır. Bu işin özüne, davaya, liderine Millî Gençlik sahip çıksın. Davanın sadıkları olun.’
Zor zamanın Başkanı28 Şubat’çıların estirdiği psikolojik baskıyı hep birlikte yaşadık. Adnan bey, o zor tahammül edilen baskı altında bile ümidini kaybetmedi insanımıza karşı sevgi merhamet ve güler yüzünü eksik etmedi. ‘ Sevdamız Türkiye’, ‘Başka Türkiye yok’ diyerek bu ülkenin kıymetini şu sözle ifadelendirdi. ‘Biz bu ülkeyi yolda bulmadık.’
28 Şubat baskısının en yoğun yaşandığı günlerdi. Bazı gazetelerin maksatlı yayımları sonucu, bütün dikkatler Millî Gençlik Vakfı üzerindeydi. Biz, MGV olarak, böyle bir atmosferde, 07.03.1998 günü, Ankara Altındağ Yunus Emre Kültür Merkezinde ‘Bölge Sorumluları ve Şube Başkanları Toplantısı’nı yapıyorduk. Millî Gençlik’in tüm Türkiye’deki beyin gücü diyebileceğimiz kadroları hep oradaydı. Teşkilat içi bir çalışma yapıyor olmamıza rağmen, her taraf sivil polis ve gazeteci kaynıyordu. Belki, salondaki polis ve gazeteci sayısı MGV kadrolarından daha fazlaydı.
‘Bizim mesajımız herkese açıktır.’ diyen Adnan Demirtürk bu atmosfer içinde o günkü çalışmaları sürdürdü. Ondaki dava inanç ve sadakatine bakın ki, bir ara, salonda bir görev icabı bulunan muhabir ordusuna şöyle seslendi: ‘Her biri gençlerden oluşan gazeteci kardeşlerimizi de vakfımızda görmek istiyoruz. Her biri, bu memleketin evladı olarak güzel hizmetler ifa ediyorlar. Görevli kardeşlerimiz ilgilensinler, gazeteci kardeşlerimizi üye kaydetsinler, bu güzel ülkeye birlikte hizmet edelim. Çünkü, başka Türkiye yok.’
Örnek bir insandı
Adnan Demirtürk, bir dava adamında bulunması gereken bütün özelliklere sahipti. Yüzünden tebessümü eksik olmazdı. Hoşgörülü ve affediciydi. Ancak, affetmediği tek şey vardı: dava için yapılan çalışmalarda ihmalkarlık ve tembellik. Üzerine aldığı görevi yapmayanlara karşı aslan kesilir ve şöyle derdi: ‘Biz, sizi seviyoruz, ama davamızı dava çok seviyoruz.’ ‘ İslam üstündür, onun üstünde hiçbir şey yoktur.’ Hadis-i Şerifi sanki hücrelerine kadar işlemiş durumdaydı.
Kısaca Adnan Demirtürk;
- Bir gönül ehli idi.
- Hep Hakk’ı üstün tuttu.
- Milletimizin inancına, tarihine, özüne bağlı kaldı.
- Davasına sadık bir mümindi.
- Davasına inandı ve inandığı gibi yaşadı.
- Allah’a tevekkülü tamdı. Nice sıkıntılar yaşadı, fakat bunu etrafına hissettirmedi.
- İdeal bir genel başkandı.
Adnan beyle ilgili değerlendirmemizi şu anektodla bitirmek istiyorum:
Önceden kendisini eleştiren Vakfıkebirli bir grup esnaf, onun şehadetinden sonra, şöyle demişlerdi: ‘Adnan bey büyük adamdı. Taşa gül tohumu ekti. Onun filizlenip büyümesi için uğraştı. Biz onu anlayamadık. Keşke anlayabilseydik.’
Ve son gün
Adnan Demirtürk 15.5.1999 günü yönetimindeki üç kişiyle birlikte bir dizi program için Samsun’a gitmişti. Orada bereketli çalışmalar yapıldı. Adnan beyin o gün farklı bir hali vardı. Sanki, manevi alemden seslenen bir insan gibiydi. İşin sırrı, o gece çözüldü.
Akşam sonrası, Samsun’dan Ankara’ya hareket eden Adnan bey ve iki arkadaşının bulunduğu özel otomobil, Havza ilçesi civarında, İstanbul – Bayburt seferini yapmakta olan bir otobüsle çarpıştı. Sonuçta Millî Gençlik Vakfı üst düzey yönetiminden üç değerli genç şehit oldu.. Talha Özcan Eyüpoğlu, Ahmet Zahit Turan, Adnan Demirtürk… Her biri sırasıyla 23, 24 ve 34 yaşlarında… Üçünün de ortak özelliği baba tarafından yetim oluşları…
Biz onlardan razıyız, niyazımız Allah’ın da razı olması…